29 Mayıs 2013 Çarşamba

...SEVERSİN ...



Seversin...
Bilinçsizce, fütursuzca, körü körüne... (Hiç gitmeyecekmiş gibi)

Sahiplenirsin, elin, kolun, gözünmüş gibi... (Bir parçanmiş gibi)

Sevgin büyüdükçe, hayallerinde büyür... (Hiç küçülmeyecekmiş gibi)

Her gece, Ayçiçeklerinin güneşi beklediği gibi beklersin sabahı...(Gün hiç doğmayacakmış gibi)

Yokluğunda, saniyeler dakika, dakikalar da saat oluverir...(Zaman hiç akmayacakmış gibi)

Bir bakışı yeter içini ısıtmaya...(Günün ilk ışığı gibi)

Gülünce cennete, üzülünce cehenneme girersin...(Hiç ölmeyecekmiş gibi)

Seversin işte, sadece seversin, huzura erer gibi...(Dua gibi)

Ünal Bulut

27 Mayıs 2013 Pazartesi

Sorular... Sorular... Aklımda, Deli Sorular ???

Camia olarak dün 67. genel kurulumuzu yaşadık. Kongre boyunca birçoğumuzun bildiği ama gün yüzüne çıkmayan mide bulandıran birçok gelişme oldu ama genel kurulun bu ayrıntılarına girmeyeceğim. Başkanlık yarışına giren, Hakan Kulaçoğlu, Muharrem Usta, İbrahim Hacıosmanoğlu, Metin Atasoy ve Emre Aksoy beşlisi sandığa iddialı gitmesine rağmen, Muharrem Usta ve İbrahim Hacıosmanoğlu yarışı domine etti. 14 sandığın bulunduğu seçimde, Usta 12. sandığa kadar önde götürdüğü yarışı son iki sandıkta Hacıosmanoğlu'na kaybetti. Bu sonuçlardan sonra İbrahim Hacıosmanoğlu 1571 oyla, Trabzonspor Başkanlığına seçildi...

(Kendileri bana Çirkin Kral Yılmaz Güneyi anımsatmıyor değil)


Seçim sonuçlanana kadar, 5'e bölünen Trabzonspor taraftarı'nın seçimden sonra nasıl bir tavır sergileyeceğini merak ediyordum açıkçası. Ancak seçim sürecinde Hacıosmanoğlu'na sallayanların, bugün kavak yaprağı gibi rüzgarı arkasına almak istemeleri, nasıl bu durumdan nemalanmaya çalışırız düşüncesine girmeleri ve samimiyetsizlikleri karşısında Trabzonsporluluğumdan utandım...

Bugün çok sevdiğim bir abimle yaptığım sohbetten sonra, söyledikleri karşısında biraz tedirgin oldum. Benim yaşadığım bu tedirginliği içimizdeki birçok kişininde yaşadığını düşünüyorum. Delegelerin çivi çiviyi söker mantığıyla başkanlığa getirdiği kişi olan Hacıosmanoğlu, Trabzonspor için doğru kişi mi?

Dünkü seçimlerin son anlarından şuana kadar, ben dahil hepimiz olaya esprili şekilde yaklaştık.
"Şampiyonluk yakın, şarjörleri takın."
"Paraya karşı merminin savaşı."
"İlk transferimiz kalaşnikof."
.
.
.
Daha neler neler... Sanal alem resmen yıkıldı. 


Yapılan bu sanal alem geyiklerine sebebiyet veren, Hacıosmanoğlu'nun karakteri olduğu su götürmez bir gerçek. Kendini "Anadolu Beyi" olarak lanse etmesi ve kabadayı vari tavırlarının olması, etrafındaki ve yönetimindeki kişilerin mafya babası olduğunun lanse edilmesi, bize olumlu mu olumsuz mu yansıyacak bunu zaman gösterecek... Biz Trabzonspor taraftarı olarak, bize yakışan seçim süresince kimi desteklemiş olursak olalım, bugünden itibaren kulübümüze olan desteğimize devam etmemiz...

Ancak etrafında mafya babaları var, diye eleştirdiğimiz Aziz Yıldırımı bundan sonra da bu konuda eleştirebilecek miyiz?

Bu güne kadar her konuda büyük bir özveriyle üstümüze gelenler, bu konularda Hacıosmanoğlu ve yönetiminde yakalayacakları açıkları kullanarak bize vurmaya çalışırsa ne yapacağız?

Birkaç ay sonra kapısında polis ve elinde kelepçeyle karşımıza Hacıosmanoğlu çıkarsa ne yapacağız?

Bir yandan paraya karşı emeğin savaşı deyip, siyasetin gönderdiği adamı başkan seçmiyoruz ama diğer yandan da 2010-2011 sezonunda Sadri Şener'in yerinde İbrahim Hacıosmanoğlu olsa ne olurdu?

Aziz Yıldırıma karşı "Çivi çiviyi söker" diyerek Hacıosmanoğlu'nun getirilmesini doğru bulmuyorum. Çok sevdiğimiz kız arkadaşımızdan ayrıldıktan sonra yaşadığımız üzüntüyü ve travmayı atlatmak için başka birinin kollarına koşmak ve "Çivi çiviyi söker" demek ne kadar yanlışsa, delegelerin bu mantıkla seçim yapmasını da yanlış buluyorum....

Trabzonspor Başkanının  herkese örnek olması lazım...Bu şehrin Polat Alemdarlara değil, Hakan Kulaçoğlu gibilere ihtiyacı vardır. Ve bu şehrin Hakan Kulaçoğlu'na büyük bir özür borcu vardır.


İbrahim Hacıosmanoğlu'nun "Trabzonspor Başkanı konuşmaz, icraat yapar." Diyerekten, bugün ilk icraati olan Mustafa Reşit Akçay'ı açıklamasını mükemmel bir hamle olarak gördüğümü de belirtmek isterim. Sistemden yoksun olan takımımız için Mustafa Reşit Akçay muhteşem bir fırsattır. Hepimizin ona sabretmesi ve destek çıkması gerekiyor...


SORULAR...SORULAR....AKLIMDA, DELİ SORULAR ???

Umarım bizlerin kafasındaki bu sorular ve olumsuz tablo zamanla kırılır ve Trabzonsporun menfaatleri doğrultusunda aydınlık bir geleceğe doğru yürürüz...İbrahim Hacıosmanoğlu ve yönetimiyle birlikte değerli hocamız Mustafa Reşit Akçay'ı da tebrik eder... Başarılar Dilerim...


22 Mayıs 2013 Çarşamba

Sessiz Çığlık !!!

Büyük bir nefret, büyük bir üzüntü, büyük bir gözyaşı ve atılamayan "Çığlıklar"...
Sessizliğin içinde sessizce atılan "Çığlıklar"...
Hatta Yutulan "Çığlıklar"...

Hani nasıl desem, kalbin tam çığlık atacağı sırada, mantığın, kalbin ağzını yastıkla kapaması, tam boğulacakken; o yastığı çekip alması gibi bir şey.
Gücün kalmaz çığlık atmaya ancak nefes alır verirsin.

Sıkılırsın, bunalırsın, ağlayamazsın anlatamazsın...
Kelime yoktur içinde. Ses hiç yoktur.
Gözlerden fışkırır duygular, haykırırsın...
Kimse duymaz,
Herkes görür...
Küfür küfür rüzgar yayar ortalığa,
Kalbi sağır eder,
Kimse duymaz ama sen rahatlarsın...


Bu gece, bir kıvılcım düştü sineme
Yavaş yavaş, usul usul yakmaya başladı...
Bir yanım yanmak istiyor, bir yanım ise dayanamıyor...
Susuyorum, bekliyorum...
Acıyan yerlerim yanıp da artık acımaz hale gelene kadar susuyorum...
Bu benim, "Sessiz Çığlığım" ...

Bu "Sessiz Çığlığımı" kıvılcımı içime atanların yanında atmak istiyorum.
Duysunlar istiyorum olabildiğince,
Duysunlar taaaaa beyinlerinin içinde...

Ama nedense aynı zamanda susturmak istiyorum ama olmuyor..
Bir kere başladı ya huzur da vermiyor...
Öyle 3-5 saat sonra yerini sakinliğe  bırakmıyor...

Arttıkça artıyor tınısı,
Yüreğimi titretiyor,
Benliğimi kaplıyor,
Hayata isyan ettiriyor...


Ama ben susmaya devam ediyorum...
İçimdeki hiç bitmeyecek çığlıkta devam ediyor.
Hırıltı oluyor, tını oluyor, tiz oluyor, gür oluyor,
Çok oluyor, az oluyor...Ama hep oluyor hep oluyor...

26 Yıldır içimde bu "Sessiz Çığlıklar"...


Ve evet, Benim "Sessiz ÇIĞLIĞIM"...TRABZONSPOR,
Ve bu "Çığlığımı" sakladığım kişiler var... 

Günü gelince, 
Gözlerinin içine bakarak,
Göz yaşlarına hakim olamadan, SESSİZCE Atacağım ÇIĞLIKLARIMI.... 

Tıpkı "Bize Her Yer Trabzon" kitabında Harun Çeliğin dediği gibi.......


" 81 İL VAR ÜLKEMDE,
VE BİRİ HARİÇ HEPSİ ŞAMPİYONLUĞU KUTLUYOR SOKAKLARDA HER YIL, BİZİM MAHALLE BEKLİYOR, BİZİM SOKAKLAR, BİZİM UŞAKLAR...
O KUPAYI HASRETLE ÖZLEMLE BEKLİYOR.

RİCA EDERİM SIKILMADIK, YIKILMADIK...
ÇÜNKÜ HASRET ARTTIKÇA, ÖZLEM, KAVUŞMALAR DAHA ÖTE OLUYOR BİLİYORUZ.

BİZ YANİ BORDO MAVİ YÜREKLER BİR GÜN YENİDEN ŞAMPİYONLUĞUN ÖYKÜSÜNÜ YAZACAĞIZ !!! EN ÖTESİNİ YAŞAYACAĞIZ KAVUŞMALARIN,
O GÜN KARADENİZ TAŞACAK, TOPRAK BORDO KOKACAK, YAĞMUR MAVİ YAĞACAK !!! "



20 Mayıs 2013 Pazartesi

Finale Mi? Savaşa Mı?

22 Mayıs Çarşamba günü oynanacak Türkiye Kupası Final maçı öncesi bir çok senaryo ortaya atılıyor. İki kulüp arasındaki aşırı kutuplaşma sonrası özellikle "İstanbul Medyası" denilen "Yandaş Medya" spekülasyon yaratacak açıklamalar ve haberler yapmakta. Bunlardan en önemlisi de özellikle biz Trabzonsporluların Ankara'da yapacak olduğumuz eylem ve yürüyüşten dolayı ortamın daha da gerileceği ve önüne geçilemez olayların yaşanacağını belirtmekteler. Bu duruma yönelik ortaya attıkları çözüm önerisi ise "Maçın Seyircisiz Oynanması."

Bu noktada sorulması gereken en önemli soru: "Ne kadar samimisiniz Yavşak Medya?" (Pardon, Yandaş diyecektim klavyem sürçtü..)

Türk futbolunun bu noktaya gelmesinde, "SUSAN" ve "SUSTURULAN" kesimi oluşturan bu insanların çözüm arayışları bana hiçte samimi gelmiyor. Hemen hemen yapmış oldukları bütün programlarda "ESKİDEN BÖYLE DEĞİLDİ. BARIŞ VARDI.", "TRİBÜNLERDE OMUZ OMUZAYDIK." Cümlelerini ağızlarına sakız yapan yandaşlara tarihin tozlu sayfalarından bir-iki fotoğrafla cevap verelim...



Siz İstanbul tayfasının, tribünlerde barış içinde ve omuz omuza olduğunuz tek bir olgu var, o da "TRABZONSPOR"...

Ne zamanki TRABZONSPOR, sizlerin SALTANATINI YIKTI...
Ne zamanki TRABZONSPOR, Türkiye'nin İSTANBULDAN İBARET OLMADIĞINI İSPAT ETTİ...
Ne zamanki TRABZONSPOR, Şampiyonluklara AMBARGO KOYDU...
İşte o zaman, geçmişte de birbirini yiyen sizler, tribünlerde omuz omuza oldunuz...
Suçladığınız, terörist ve vatan haini ilan ettiğiniz Trabzonsporlular, Mustafa Reşit Akçay'ın dediği gibi: "Biz Trabzonlular biraz hırt adamlarız, nezaketi pek bilmeyiz ama iyi yürekli insanlarız. Sadece biraz saygı istiyoruz, birazcık saygı."


Trabzon'da Ayasofya Mahallesini bilenler, eskiden orada Fenerbahçe adında amatör bir kulübün olduğunu da bilirler. Bilmeyen ya da bilmemezlikten gelen yandaş medya da şimdi öğrenmiştir. Köyden, ilkokula başlamak için, 7 yaşında Trabzon Merkeze geldiğimizde, Ayasofyada kulübün tabelasını görünce heyecanlanan yüzlerce çocuktan biride bendim. Daha 7 yaşında olan, Futbolun yemyeşil çimlerin üzerinde, 22 futbolcu, 4 hakem ve bir futbol topuyla değilde, masa başında, tarlada, inşaat işçileriyle, çiftçilerle, parayla oynanan bir oyun olduğunu bilmeyen ben...

İçimdeki çocuksu, saf duygularıma ilk darbeyi, 11 Şubat 1998'de amcama yalvar yakar gittiğimiz Fenerbahçe Kupa maçında, Oscarlık rol yapan Otto Bariç vurmuştu.(Niye 96 değil demeyin uşaktım o zamanlar :) ) Üstüne Ali Şen'in, Haluk Ulusoy yönetimindeki TFF'ye yönelik oyunları sonrasında, böyle insanların yönettiği bir kulübün Trabzonda nasıl olduğunu düşünmeye başladım. 1996, 1998, 2005, 2010 derken Fenerbahçe'ye karşı içimizdeki duygular, kin ve nefrete dönüşmeye başladı...


Yıllar içinde, nereden nereye dediğimiz duygularımız sonucunda 22 Mayıs günü hepimizin duyduğu endişeyi, Ankara emniyeti de duymuş olacak ki maça 20 bin kişilik stada, 10 bin kişilik polis görevlendirmiş. Yurt dışından ve yurt içinden maça giden yaklaşık olarak 10 bin taraftarımız var. Tıpkı 1998 yılında olduğu gibi bu maçta da bir çok provakasyon ve tahrik olacaktır. Bu yüzden taraftarlarımızın bu provakasyon ve tahriklere kapılmadan medeni bir şekilde tepkilerini göstereceklerine inanıyorum.Biz Trabzonsporluların, şu sıralar en çok ihtiyacımız olan şeyin "ADALET" olduğunu çok iyi biliyorum. Fakat, "Yavru Şikeci" Sivas maçı gösterdi ki, saha dışında verdiğimiz mücadeleyi saha içine de yansıttığımız zaman "Tadından Yenmiyor"... 





Ligin son haftalarında gösterdiği yükselişle, Takımımızın içinde bulunduğu fiziksel ve mental çöküntüden çıkmış olması, UEFA Kupasına katılmayı garantilemesi moral gücümüzü bir üst seviyeye çıkarmıştır. Bunların yanında bu sezonun son maçı olacağından, oyuncuların gelecek sezonu düşünerek, ekstra bir performans sergileyeceğini düşünüyorum. Saha içi ve dışında tetikçilerin maça hazır olmasına rağmen bu kupayı müzemize götüreceğimize inanıyorum...

Genelde aklımdakileri yazar, sonra yazdıklarıma uygun bir başlık arardım. Ama bu sefer yazıma başlamadan önce ilk işim, başlığı atmak olmuştu... 

FİNALE Mİ? SAVAŞA MI?

KUPA BEYİ TRABZONUM, yine bir finalle karşımızda, hemde hepimizin güzel ve saf duygularını kine ve nefrete dönüştüren bir camiaya karşı. Biz SAVAŞA değil, FİNALE gidiyoruz diyen taraftarlarımıza, Özkan Sümer'in lafını hatırlatmak isterim:
"BÜYÜK OLMAK İÇİN, BÜYÜKLERLE SEVİŞMEYECEKSİN, SAVAŞACAKSIN !!!"

3 Temmuzdan sonra saha içindeki savaşımızı saha dışına taşıyan bizler, saha içinde savaşmayı unuttuk maalesef. 1967 yılından beri verdiğimiz bu savaşı 22 Mayıs günü ONURLANDIRMA ZAMANI. O yüzden Büyük Trabzonspor Taraftarına diyorum ki:
 "HEM FİNALE HEM DE SAVAŞA GİDİYORUZ !!!!!!!!!!!"


Ünal BULUT ( @BordoMaviEfsane )

19 Mayıs 2013 Pazar

NEREYE KADAR?

Bizler Dünya’nın dört bir yerinde, yaklaşık olarak 7-8 milyon TRABZONSPORLUYUZ. Türklük ve Trabzonluluğun yanında bizleri bir arada tutan ortak paydamız TRABZONSPOR. Gündelik yaşantımızın içinde birçok konu vardır ama mutlaka ve mutlaka günde bir kez TRABZONSPOR’u konuşmadan yapamayız. Hatta öyle anlar olur ki TRABZONSPOR’dan başka bir şeyde konuşmayız…


Her bir TRABZONSPORLU’nun tek düşüncesi vardır o da ŞAMPİYONLUK. Bizler sezon başında yönetimimize, hocamıza ve futbolcularımıza güvenmesek bile asla başarısızlığı dile getirmez ve kabul etmeyiz. Hani Ünal Aysal diyor ya “Bizim Kültürümüzde Irkçılık Yok”, Bizim Kültürümüzde de“BAŞARISIZLIK” yok ve başarısızlıkları da asla hazmedemeyiz. Tıpkı bu sezonu hiçbirimizin hazmedemediği gibi…

Trabzon Şehrinin moral ve motivasyon olarak hat safhaya çıktığı 2010-2011 sezonunda ŞAMPİYONLUĞUMUZUN Çalınması, Trabzon'un ve Trabzonsporlular'ın sistematik bir şekilde ÖTEKİLEŞTİRİLMEYE çalışılması, Başbakanından Milletvekiline, Federasyonundan Hakemine, Saha içinde ve saha dışında ülkenin bütün dinamiklerinin bu ÖTEKİLEŞTİRMEYE Çanak tutması sonucunda, iki sezondur gelen BAŞARISIZLIKLARI Hiçbirimiz Hazmedemiyoruz. Tıpkı 1996 ve 2005‘i hazmedemediğimiz gibi…

Ancak 3 Temmuz 2011’den bu yana Biz TRABZONSPORLULAR bir şeyi çok iyi anladık oda, “BİZİM BİZDEN BAŞKA DOSTUMUZUN OLMADIĞIDIR.” Yine bu 3 Temmuz sürecinde gözler önüne serilen bir diğer gerçeklik ise “TRABZONSPOR NE ZAMAN ZİRVEYE ÇIKMIŞSA VE NE ZAMAN ÖNÜMÜZDEKİ 10 YILA DAMGA VURACAK BİR GÖRÜNTÜ YAKALADIYSA,YAPILAN SAHA İÇİ VE SAHA DIŞI OYUNLAR SONUCUNDA HEP 10 YIL GERİYE İTİLMİŞTİR.”Tıpkı 1996, 2005 ve 10-11 de olduğu gibi…

Daha önce yaşadığımız bu travmaları maalesef atlatamadık, olayın boyutları başarısızlığı hazmedemeyen taraftarlarımızın İntiharlarına kadar gitti. Ancak 2010-11 Sezonunun arka planının belgeleriyle beraber ortaya çıkmasıyla BİZ TRABZONSPORLULARIN bir tutar dalımız oldu, o da “ADALET”

Hep beraber adalete sığındık. Dünyanın dört bir yanında eylemler, yürüyüşler yaptık. Uefa’dan 
Fifa’ya kadar üst düzey kurumları mail yağmuruna tuttuk. Yani demokratik haklarımızın dışına çıkmadan“ADALET” peşinde koştuk. Adaletin olmadığı yerde anarşi başlar, dedik ama Vatan Haini ve Terörist ilan edildik…

Tüm bunlara rağmen bizler mücadelemizi sürdürürken, ülkenin bütün dinamikleri de yaşanan buAHLAKSIZLIĞIN üstünü örtmek için mücadelesini sürdürdü. Ve tüm bunları yaparken zamanla bizlerin direncini kırmak ve yıldırmak içinde mücadele ettiler. Onların bu tutumları karşısında bizlerin daha da kenetlenmesi ve mücadelemizi bir üst seviyeye çıkarmamız gerekirken, istediklerini yapmaya başladık. “BİZ” Kelimesinin yerine “BEN” Kelimesini kullanmaya başladık. Tek ses olacağımız yerde Gruplaşmaya başladık.“O”, “BU”, “ŞU” gibi kişi zamirlerini kullanarak birbirimizi “Ocu, Bucu, Şucu” yaptık…

Bunlarda yetmedi, mücadelemizi sahada alınan kötü sonuçlara endeksleyip, “BİZ BU MİLYONLUK EŞEKLER İÇİN Mİ MÜCADELE EDECEĞİZ?” deyip davamızdan vazgeçtik. Oyunculara vurduk, Hocaya vurduk, Yönetime vurduk ve sırayla hepsini kaybettik. Ya onlar ne yaptı? Şike ve Organize Suç Çetesi kurmaktan 6 yıl 3 ay ceza alan başkanları için Metris’in önünde yattılar, profillerine “Organize Suç Örgütü Üyesi, Sonuna Kadar Aziz Yıldırım” yazdılar, İstifa eden hocalarının evinin önünde yattılar,Oyuncularını omuzlarda taşıdılar, bla bla bla… Kısacası “HAKSIZ DAVALARINA SAHİP ÇIKTILAR.”

Bizlerse saha dışındaki kaybettiklerimizi saha içinde de kaybederek resmen dibe vurduk. Kusura bakma TRABZONSPORLU ama bu duruma bizlerde “ÇANAK TUTTUK”. Bize oynanan oyunların karşısında olacağımıza “BEN” Anlayışı yüzünden birçoğumuz içine girdik. Bunun en büyük kanıtı da “ZİNCİRİN SON HALKASI” olan Başkanlık seçimleridir…

Trabzonspor için bu seçimlerin dönüm noktası olacağı aşikârdır. “DEVRİM” Anlayışıyla yola çıkan 5 başkan adayı da, “ARTIK TRABZONSPORDA BAZI ŞEYLERİN DEĞİŞMESİ GEREKTİĞİNİN FARKINDA.” Bu durum içimizdeki İrlandalıları tedirgin ettiğinden dolayı; Trabzonspor’u nasıl daha iyi yerlere taşırız, bu buhrandan nasıl çıkarırız diye düşünüp, çözüm arayacağımıza, yine kişi zamirlerine başvurarak: “O bunu yaptı, Bu onu yaptı, Şu bunu yaptı.” Diyerekten BİRBİRİMİZİ VURMAYA BAŞLADIK

Peki !!! Nereye Kadar?

“TRABZONSPOR KİMSENİN MALI DEĞİLDİR” Diyerekten Trabzon’u UYUTUP, bundan Yıllarca NEMALANMAK Nereye Kadar? 
“BU KİŞİ BAŞA GELİRSE BENİMDE ÇIKARLARIM DEVAM EDER” Anlayışıyla her kongre döneminde KAVAK YAPRAĞI gibi bir o tarafa bir bu tarafa dönmek Nereye Kadar?
“PARASI VAR MI? PARASI VARSA BAŞA GELSİN!” Mantalitesiyle “Paraya Karşı Emeğin Savaşını Vermek Nereye Kadar?
“BİN DÜŞÜNÜP BİR KONUŞMAK” Yerine “Bir Düşünüp Bin Konuşmak” Nereye Kadar?
“Yaşadığımız tüm bu haksızlıklara rağmen, seçim döneminde %61 oy vererek buradan uğurlamak”
NEREYE KADAR?

NEREYE KADAR TRABZONLU?
NEREYE KADAR TRABZONSPORLU?
NEREYE KADAR EY ADALET YOKSUNU ÜLKEM NEREYE KADAR?

ÜNAL BULUT ( @BordoMaviEfsane )